















[REACH GEBLO]
Graffiti ve Heykel Sanatçısı Reach Geblo, TANI koleksiyonunun yeni serisinde yer aldı. Reach Geblo'yu daha yakından tanımak için bu içeriği okuyabilirsiniz. ☻ ☻ ☻
1.) Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
1.) Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
1.) Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
İstanbul Üsküdar doğumluyum. Graffiti ile tanışmam 2006 yılına uzanıyor. Abimle birlikte “Getting Up” adlı bilgisayar oyununu oynarken o dünyaya ilk adımı attım. Bu tarihe kadar bir çok nickname ile graffitiler yaptım ve en son yaklaşık 2008 den beri kullandığım Reach etiketiyle üretimler gerçekleştiriyorum. 2013 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümüne kabul edildim ve 2019’da bölümü birincilikle tamamlayarak mezun oldum. Mezun olmadan hemen önce, yine Üsküdar’da kendi atölyemi kurdum. Mezuniyetin ardından geçen 4 yılın sonunda, tekrar aynı üniversitede, aynı bölümde yüksek lisans eğitimime başladım. Bugün bağımsız bir sanatçı olarak hem kamusal alanda hem de kendi atölyemde üretimlerime devam ediyorum. Son dönemlerde ise ‘’INKID collective’’ ile dövme alanına da giriş yaptım.
İstanbul Üsküdar doğumluyum. Graffiti ile tanışmam 2006 yılına uzanıyor. Abimle birlikte “Getting Up” adlı bilgisayar oyununu oynarken o dünyaya ilk adımı attım. Bu tarihe kadar bir çok nickname ile graffitiler yaptım ve en son yaklaşık 2008 den beri kullandığım Reach etiketiyle üretimler gerçekleştiriyorum. 2013 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümüne kabul edildim ve 2019’da bölümü birincilikle tamamlayarak mezun oldum. Mezun olmadan hemen önce, yine Üsküdar’da kendi atölyemi kurdum. Mezuniyetin ardından geçen 4 yılın sonunda, tekrar aynı üniversitede, aynı bölümde yüksek lisans eğitimime başladım. Bugün bağımsız bir sanatçı olarak hem kamusal alanda hem de kendi atölyemde üretimlerime devam ediyorum. Son dönemlerde ise ‘’INKID collective’’ ile dövme alanına da giriş yaptım.
2.) Graffiti çoğu zaman bir “aidiyet” meselesi gibi: bir mahalleye, bir koda, bir isme... Siz üretirken en çok neye aidiyet hissediyorsunuz?
2.) Graffiti çoğu zaman bir “aidiyet” meselesi gibi: bir mahalleye, bir koda, bir isme... Siz üretirken en çok neye aidiyet hissediyorsunuz?
2.) Graffiti çoğu zaman bir “aidiyet” meselesi gibi: bir mahalleye, bir koda, bir isme... Siz üretirken en çok neye aidiyet hissediyorsunuz?
Graffiti çoğu kişi için bir isim yazma meselesi olabilir ama benim için daha fazlası hayatımı ve kariyerimi çizen bir öneme sahip benim için. Sokakta tanıştığım ve hala oraya ait bir şey. Kamuya dokunan, görünmeden görünen bir iz bırakma biçimi. En çok da tanımadığım birinin karşısına ansızın çıkan bir iz olma durumu beni cezbediyor. Bir duvarın köşesinde, bir trenin arkasında, geçitte beliren bir parça benden çıktığı andan itibaren artık bana değil, herkese ait oluyor. İşte bu “sürpriz etki” ve kamusal etkileşim beni bu işe daha da bağlıyor.
Graffiti çoğu kişi için bir isim yazma meselesi olabilir ama benim için daha fazlası hayatımı ve kariyerimi çizen bir öneme sahip benim için. Sokakta tanıştığım ve hala oraya ait bir şey. Kamuya dokunan, görünmeden görünen bir iz bırakma biçimi. En çok da tanımadığım birinin karşısına ansızın çıkan bir iz olma durumu beni cezbediyor. Bir duvarın köşesinde, bir trenin arkasında, geçitte beliren bir parça benden çıktığı andan itibaren artık bana değil, herkese ait oluyor. İşte bu “sürpriz etki” ve kamusal etkileşim beni bu işe daha da bağlıyor.
3.) Evrensellik çoğu zaman “anlaşılmak” gibi algılanıyor. Siz üretimlerinizde bu “anlaşılma” haline ne kadar yer veriyorsunuz? Sizce bir şeyin herkese hitap etmesi için herkesin onu okuması mı gerek, yoksa sadece bakması yeterli mi?
3.) Evrensellik çoğu zaman “anlaşılmak” gibi algılanıyor. Siz üretimlerinizde bu “anlaşılma” haline ne kadar yer veriyorsunuz? Sizce bir şeyin herkese hitap etmesi için herkesin onu okuması mı gerek, yoksa sadece bakması yeterli mi?
3.) Evrensellik çoğu zaman “anlaşılmak” gibi algılanıyor. Siz üretimlerinizde bu “anlaşılma” haline ne kadar yer veriyorsunuz? Sizce bir şeyin herkese hitap etmesi için herkesin onu okuması mı gerek, yoksa sadece bakması yeterli mi?
Eğer graffitiyi evrensellik üzerinden ele alacaksak, evet, bu kültür kesinlikle evrensel. Farklı coğrafyalarda insanlar graffiti nedir az çok biliyor artık. Fakat "anlamak" başka bir şey. Bu, karşı tarafın ilgisiyle, kültürel birikimiyle ve hatta bakış açısıyla doğrudan ilgili. Sanatımı en sade hâliyle anlatmak gibi bir niyetim yok. İzleyicinin anlamak için bir adım atmasını beklerim. Çünkü işlerim yalnızca görsel estetikten ibaret değil; bir derdi, bir çağrısı var. O yüzden anlamak isteyen, bakarken biraz çaba göstermeli. Bu çabanın kendisi de sanatla kurulan ilişkinin bir parçası zaten.
Eğer graffitiyi evrensellik üzerinden ele alacaksak, evet, bu kültür kesinlikle evrensel. Farklı coğrafyalarda insanlar graffiti nedir az çok biliyor artık. Fakat "anlamak" başka bir şey. Bu, karşı tarafın ilgisiyle, kültürel birikimiyle ve hatta bakış açısıyla doğrudan ilgili. Sanatımı en sade hâliyle anlatmak gibi bir niyetim yok. İzleyicinin anlamak için bir adım atmasını beklerim. Çünkü işlerim yalnızca görsel estetikten ibaret değil; bir derdi, bir çağrısı var. O yüzden anlamak isteyen, bakarken biraz çaba göstermeli. Bu çabanın kendisi de sanatla kurulan ilişkinin bir parçası zaten.
4.) Polis sirenlerinin renkleri olan kırmızı ve mavi, graffitinin doğasında var olan ‘otoriteyle çatışma hâlini’ çağrıştırıyor. Bu iki rengi üretimlerinde kullanırken, bu gerilimle hesaplaşmak mı istiyorsun, yoksa sadece hatırlatmak mı?
4.) Polis sirenlerinin renkleri olan kırmızı ve mavi, graffitinin doğasında var olan ‘otoriteyle çatışma hâlini’ çağrıştırıyor. Bu iki rengi üretimlerinde kullanırken, bu gerilimle hesaplaşmak mı istiyorsun, yoksa sadece hatırlatmak mı?
4.) Polis sirenlerinin renkleri olan kırmızı ve mavi, graffitinin doğasında var olan ‘otoriteyle çatışma hâlini’ çağrıştırıyor. Bu iki rengi üretimlerinde kullanırken, bu gerilimle hesaplaşmak mı istiyorsun, yoksa sadece hatırlatmak mı?
Uzun zamandır işlerimde kırmızı ve maviyi merkezde tutuyorum. Bu renk paleti, yalnızca görsel bir tercih değil, aynı zamanda bir tür metafor. Evet, çoğu kişi için bu renkler doğrudan otoriteyi, polis varlığını ve müdahaleyi çağrıştırır ki bu çağrışım, graffitinin doğasında olan görünürlük ve bastırılma gerilimiyle birebir örtüşüyor. Erken dönem çalışmalarımda bu iki rengi daha çok fiziksel bir ışık kaynağının yansıması olarak ele alıyordum, yani gecenin bir yarısı duvara çarpıp kırılan kırmızı-mavi siren ışıkları gibi... Zamanla figürden soyutlamaya, yazıya yöneldikçe bu ışıklar da, benim için doğrudan bir renk koduna dönüştü. Artık bir görsel imge olmaktan çok, bir dilin taşıyıcısı, bir belleğin rengi haline geldiler. Kırmızı ve mavi benim için sokağın nabzını taşıyan, sokağa aitliği hatırlatan, sokağın temposunu hissettiren bir katman. Bu renkler artık sadece birer yansıma değil, benim biçimsel dilimin taşıyıcı unsurları. Kimi zaman bir uyarı, kimi zaman bir hatırlatma ama mutlaka sokağa ve bireye ait bir iz.
Uzun zamandır işlerimde kırmızı ve maviyi merkezde tutuyorum. Bu renk paleti, yalnızca görsel bir tercih değil, aynı zamanda bir tür metafor. Evet, çoğu kişi için bu renkler doğrudan otoriteyi, polis varlığını ve müdahaleyi çağrıştırır ki bu çağrışım, graffitinin doğasında olan görünürlük ve bastırılma gerilimiyle birebir örtüşüyor. Erken dönem çalışmalarımda bu iki rengi daha çok fiziksel bir ışık kaynağının yansıması olarak ele alıyordum, yani gecenin bir yarısı duvara çarpıp kırılan kırmızı-mavi siren ışıkları gibi... Zamanla figürden soyutlamaya, yazıya yöneldikçe bu ışıklar da, benim için doğrudan bir renk koduna dönüştü. Artık bir görsel imge olmaktan çok, bir dilin taşıyıcısı, bir belleğin rengi haline geldiler. Kırmızı ve mavi benim için sokağın nabzını taşıyan, sokağa aitliği hatırlatan, sokağın temposunu hissettiren bir katman. Bu renkler artık sadece birer yansıma değil, benim biçimsel dilimin taşıyıcı unsurları. Kimi zaman bir uyarı, kimi zaman bir hatırlatma ama mutlaka sokağa ve bireye ait bir iz.
5.) Sokak sanatı bazen ‘görünmek istemek’le, bazen ‘görünmeden iz bırakmak’la ilgili. Bugün sokak sanatı daha çok görünür olmanın yollarını mı arıyor, yoksa hala görünmeden konuşabiliyor mu? Bu konuda siz neler düşünüyorsunuz?
5.) Sokak sanatı bazen ‘görünmek istemek’le, bazen ‘görünmeden iz bırakmak’la ilgili. Bugün sokak sanatı daha çok görünür olmanın yollarını mı arıyor, yoksa hala görünmeden konuşabiliyor mu? Bu konuda siz neler düşünüyorsunuz?
5.) Sokak sanatı bazen ‘görünmek istemek’le, bazen ‘görünmeden iz bırakmak’la ilgili. Bugün sokak sanatı daha çok görünür olmanın yollarını mı arıyor, yoksa hala görünmeden konuşabiliyor mu? Bu konuda siz neler düşünüyorsunuz?
Graffiti, köklerinde altkültürün ruhunu taşır ama bugün geldiği noktada ana akımla flört eden, iki dünyada da var olabilen bir üretim biçimi. Görünür olmak ya da anonim kalmak, sanatçının tercihine kalmış. Ben ikisinin dengesinde yürümeyi seviyorum. Sokağın kendine has hazzı var ama aynı zamanda bir persona ile görünür olmak da anlatımın bir parçası. Yüzümü göstermeyi tercih etmiyorum çünkü çalışmanın kendisi asıl meselem. Reach, bu bağlamda benim ürettiğim karakter. Görsel olarak değil, üretimiyle diyalog kurulması gereken bir karakter bu. Fiziksel varlığım değil, fikirlerim ve işlerim ön planda olsun istiyorum ve çalışmalarımla bilinmek istiyorum.
Graffiti, köklerinde altkültürün ruhunu taşır ama bugün geldiği noktada ana akımla flört eden, iki dünyada da var olabilen bir üretim biçimi. Görünür olmak ya da anonim kalmak, sanatçının tercihine kalmış. Ben ikisinin dengesinde yürümeyi seviyorum. Sokağın kendine has hazzı var ama aynı zamanda bir persona ile görünür olmak da anlatımın bir parçası. Yüzümü göstermeyi tercih etmiyorum çünkü çalışmanın kendisi asıl meselem. Reach, bu bağlamda benim ürettiğim karakter. Görsel olarak değil, üretimiyle diyalog kurulması gereken bir karakter bu. Fiziksel varlığım değil, fikirlerim ve işlerim ön planda olsun istiyorum ve çalışmalarımla bilinmek istiyorum.
6.) Dövme sanatı alanında, yazının ve imgenin kalıcı hale geldiği insan bedenine işlenen bu pratik, sizin anlatı dünyanızda nasıl bir yere oturdu?
6.) Dövme sanatı alanında, yazının ve imgenin kalıcı hale geldiği insan bedenine işlenen bu pratik, sizin anlatı dünyanızda nasıl bir yere oturdu?
6.) Dövme sanatı alanında, yazının ve imgenin kalıcı hale geldiği insan bedenine işlenen bu pratik, sizin anlatı dünyanızda nasıl bir yere oturdu?
Yazılı iletişim, sözlü olanın biçimlenmiş ve kalıcı hâli yani görünmeyen olanı görünür kılma halini oluşturur. Bu düşünceyle, harfler, kelimeler ve cümleler benim için sadece anlam taşıyan araçlar değil; aynı zamanda estetik nesneler. Kendi biçimsel dilimi oluşturmak adına bu öğelerle kompozisyonlar kuruyor, harflerin formunu büküyor, dönüştürüyor ve onlara yeni bir estetik kazandırıyorum. Dövme pratiğimde de bu durum geçerli; bedene işlenen yazı ya da simgeler, tıpkı graffiti de ele aldığım gibi ama bu şekilde kişinin kendisinde iz bırakıyor. Bu noktadan bakıldığında doğru ve tutarlı bir yaklaşım gerçekleştiğini düşünüyorum. İnsana özgü olan bu olgunun tekrar insanda bir ize dönüşmesi pratiğime katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Yazılı iletişim, sözlü olanın biçimlenmiş ve kalıcı hâli yani görünmeyen olanı görünür kılma halini oluşturur. Bu düşünceyle, harfler, kelimeler ve cümleler benim için sadece anlam taşıyan araçlar değil; aynı zamanda estetik nesneler. Kendi biçimsel dilimi oluşturmak adına bu öğelerle kompozisyonlar kuruyor, harflerin formunu büküyor, dönüştürüyor ve onlara yeni bir estetik kazandırıyorum. Dövme pratiğimde de bu durum geçerli; bedene işlenen yazı ya da simgeler, tıpkı graffiti de ele aldığım gibi ama bu şekilde kişinin kendisinde iz bırakıyor. Bu noktadan bakıldığında doğru ve tutarlı bir yaklaşım gerçekleştiğini düşünüyorum. İnsana özgü olan bu olgunun tekrar insanda bir ize dönüşmesi pratiğime katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.
7.) Bir süredir uluslararası projelerde ve marka işbirliklerinde sizi daha çok görmeye başladık. Bu işbirlikleri sürecinde sizi en çok ne heyecanlandırıyor? Markayla ortak bir dil yaratmak mı, yoksa kendi dilinizi koruyarak yeni bir alanda var olmak mı?
Her yeni üretim benim için ayrı bir meydan okuma. Özellikle markalarla yapılan iş birliklerinde, verilen briefi kendi sanat dilimle nasıl buluşturacağım üzerine düşünmek beni hem zorluyor hem de besliyor. Asıl heyecan da burada zaten senden bir şey bekleniyor ama sen o beklentiyi nasıl dönüştürüp kendi filtrenden geçiriyorsun, mesele bu benim için. Genelde kendi üslubumdan uzaklaşmamaya çalışıyorum ama bazı projeler gerçekten yorucu olabiliyor. Öte yandan, eğer bir iş bana prestij ya da öğrenme alanı sağlamayacaksa, içime sinmiyorsa, açıkça reddedebiliyorum. Bu da üretim disiplini kadar önemli bir duruş bence.
7.) Bir süredir uluslararası projelerde ve marka işbirliklerinde sizi daha çok görmeye başladık. Bu işbirlikleri sürecinde sizi en çok ne heyecanlandırıyor? Markayla ortak bir dil yaratmak mı, yoksa kendi dilinizi koruyarak yeni bir alanda var olmak mı?
Her yeni üretim benim için ayrı bir meydan okuma. Özellikle markalarla yapılan iş birliklerinde, verilen briefi kendi sanat dilimle nasıl buluşturacağım üzerine düşünmek beni hem zorluyor hem de besliyor. Asıl heyecan da burada zaten senden bir şey bekleniyor ama sen o beklentiyi nasıl dönüştürüp kendi filtrenden geçiriyorsun, mesele bu benim için. Genelde kendi üslubumdan uzaklaşmamaya çalışıyorum ama bazı projeler gerçekten yorucu olabiliyor. Öte yandan, eğer bir iş bana prestij ya da öğrenme alanı sağlamayacaksa, içime sinmiyorsa, açıkça reddedebiliyorum. Bu da üretim disiplini kadar önemli bir duruş bence.
8.) Üretim yapmadığınız ama sizi çok besleyen bir şey var mı? Mesela yürüyüş, film izlemek, kalabalığı izlemek gibi...
8.) Üretim yapmadığınız ama sizi çok besleyen bir şey var mı? Mesela yürüyüş, film izlemek, kalabalığı izlemek gibi...
Okuma yapmak, gözlemlemek kadar üretken bir alan benim için. Yeni şeyler öğrenmek beni besliyor ama sadece kitaplardan değil; deneyim de aynı derecede etkili. Yaşadığım her anı bir deneyim alanı olarak görüyorum. Bu da hem üretim pratiğimi hem de insanlarla kurduğum iletişimi dönüştürüyor. Bazen sokak, bazen bir konuşma, bazen bir cümle bile beni yönlendirebiliyor. Bu dinamiklerden besleniyorum sanırım.
Okuma yapmak, gözlemlemek kadar üretken bir alan benim için. Yeni şeyler öğrenmek beni besliyor ama sadece kitaplardan değil; deneyim de aynı derecede etkili. Yaşadığım her anı bir deneyim alanı olarak görüyorum. Bu da hem üretim pratiğimi hem de insanlarla kurduğum iletişimi dönüştürüyor. Bazen sokak, bazen bir konuşma, bazen bir cümle bile beni yönlendirebiliyor. Bu dinamiklerden besleniyorum sanırım.
9.) Bu koleksiyonumuza bir cümleyle iz bırakmanızı isteyeceğiz. Son cümlenizi bizimle paylaşır mısınız?
9.) Bu koleksiyonumuza bir cümleyle iz bırakmanızı isteyeceğiz. Son cümlenizi bizimle paylaşır mısınız?
Anın tadını çıkarın çünkü yarın dünün aynısı olmayabilir.
Anın tadını çıkarın çünkü yarın dünün aynısı olmayabilir.






















