GÖKÇE GENÇ'İN SEÇTİĞİ EDİTÖRYAL TASARIM SEÇKİSİ
Grafik Tasarımcı Gökçe Genç, 2025 SEÇKİ koleksiyonunun "Editöryal Tasarım" kategorisinde yer aldı. Gökçe Genç seçtiği 3 Editöryal tasarımı N2O okurlarıyla paylaştı. Seçkiyi daha yakından incelemek için kaydırabilirsiniz. ☻ ☻ ☻
1.) Amalgam
2.) Air Conditioned Hours
3.) Branding Terror
1.) Amalgam
Amalgam, dil, tipografi ve görsel sanatların kesişimini araştıran, deneysel ve kavramsal yaklaşımıyla öne çıkan bir editoryal dergi.
Deneysel tipografi kullanımlarıyla dikkat çekse de bir taraftan da ismiyle rahatsızlık veriyor. Amalgam bizim bildiğimiz anlamıyla dişçilikte kullanılan dolgu, daha genel anlamıyla ise farklı kimyasal maddelerin birleşimi, karışımı ve bir bütün haline gelmesi anlamına geliyormuş.
Yaratılan bu bilinçli rahatsızlık, derginin kurduğu düşünsel gerilimi daha en başından hissettiriyor. Bu rahatsızlık, dil ve tipografinin güvenli alanlarını bozma arzusundan geliyor. Yazarlar tasarım üzerine yazıyor, tasarımcılar ise kurmaca metin üretiyor. Yani roller değişiyor ve disiplinler birbirine bulaşıyor.
Tam da bu nedenle çelişki, derginin temel yaklaşımı haline geliyor ve “Amalgam” ismi tuhaf ama yerinde bir doğruluk kazanıyor. Yayının tasarımı da bu zihinsel çatışmayı görselleştiriyor, bir grid sistemi var ama sürekli kesintiye uğruyor; yapı kuruldukça hemen dağılıyor. Monokrom ağırlıklı görünüm, sınırlı yazı tipi kullanımı ve bilinçli bozulmalarla, tasarım içerikle birlikte düşünen bir yapıya dönüşüyor.
Her sayıda, dile farklı bir yerden bakıyor; kimi zaman yapısını çözümlerken, kimi zaman da sınırlarını ve dönüşme potansiyelini tartışıyor. Ve bu farklı bakışları derginin tasarımında da cesurca sürdürüyor
O kadar ki, aynı sayıların ikinci edisyonlarıda renkler invert ediliyor ve birinci edisyonlarda kurulan yapı tekrar bozuluyor. Keşke ben yapsaydım dediğim işlerden ama İsviçreli grafik tasarımcı ve editör Pouya Ahmadi’nin işi.
CREDITS:
POUYA AHMADI
2.) Air Conditioned Hours
Air Conditioned Hours fotoğraf sanatçısı Ju Young Kim’in transatlantik yolculuk deneyimlerinden yola çıkan sanat kitabı; fakat aynı zamanda, nesne hâli ve ambalajıyla birlikte bakıldığında bir tasarım nesnesi de denebilir. Kavramsal kurgu ve tasarımını Daily Dialogue’un kurucusu Maximilian Schachtner yapmış. Kim’in düşünce notları, günlük pasajları ve yolculuk gözlemlerinin Guilherme Vilhena Martins ile birlikte üretilen metinlerle birleştirilip, çağdaş bir seyahat günlüğü gibi düşünülmüş.
Farklı zaman dilimleri arasında geçen saatleri, standartlaşmış uçuş ritüellerini ve geçicilik hissini; bulut manzaraları, pist görüntüleri ve uçak içi anlar aracılığıyla ele alarak, kitabın bütününde yolculuğa özgü bir atmosfer oluşturuyor.
Uçak yemeklerinden ilham alan 50 adetlik özel edisyon, kitabı alüminyum bir öğle yemeği ambalajı içinde, gravürlü Art Nouveau detayları taşıyan katlanabilir metal bir kaşıkla birlikte sunarak bu temayı fiziksel boyuta taşıyor.
Öyle hissediyorum ki, iç sayfalarda arşiv, belge, bilet çağrışımı yapan monotype bir yazı karakteri seçimi, fotoğrafların kare kare neredeyse kontak baskı estetiğiyle yerleştirilmesi ve geçirgen sayfaların üst üste bindikçe yarattığı his ile fotoğrafçının transit hâlinin belirsizliğine eşlik etmemiz istenmiş.
Kitapla kurduğumuz ilk temas, ilk bakıştan sonuna kadar geçen süre boyunca, yalnızca bir anlatıyı okumaktan öte zamana, harekete ve belirsizliğe dair bir deneyim yaşatıyor.
CREDITS:
MAXIMILIAN SCHACHTNER
3.) Branding Terror
Branding Terror: The Logotypes and Iconography of Insurgent Groups and Terrorist Organizations
“Branding Terror”, eski bir terörle mücadele analisti olan Artur Beifuss ve grafik tasarımcı Francesco Trivini Bellini tarafından hazırlanmış, terör örgütlerinin logolarını, sembollerini ve görsel kimlik stratejilerini sistemli bir envanter ve analiz formatında ele alan bir kitap.
Yazarlar, soğukkanlı bir analiz diliyle örgütlerin ideolojik referanslarını ve kullandıkları görsel dili birlikte okuyarak, bu sembollerin nasıl anlam ve güç ürettiğini gösteriyor. Yani kitap sadece tasarımın gücünü değil, bu gücün nasıl yanlış ve yıkıcı alanlarda da kullanılabildiğini gösteriyor.
Kitapla ilk karşılaşmamda onu yanlışlıkla bir ‘how-to’ rehberi sandım, sayfalar ilerledikçe meseleyi fark ettim ama şaşkınlığım geçmedi. Hatta, “Bunun bu kadar sakin ve nötr bir dille anlatılması doğru mu?” diye düşündüm. O soğukkanlılık fazla geldi, sanki tasarım değil eleştiri okumak istiyordum ama kitabın başında da belirttikleri gibi terör tehdidini daha iyi anlayabilmek için, örgütlerin “logolar ve görsel iletişimlerinin diğer unsurları aracılığıyla aktarılan görsel dillerini” inceliyorlar, bunu unutmamak gerekiyor.
Grafik tasarımın savaş dönemlerinde, propaganda süreçlerinde ya da ideolojik manipülasyonlarda nasıl kullanıldığına bildiğimiz örnekler var ama terör örgütlerinin kendilerini meşrulaştırmak, aidiyet kurmak ve tehdit üretmek için geliştirdikleri görsel kimlikleri bu ölçekte ve bu açıklıkta görmek beni şaşırttı.
Kitap, grafik tasarımın yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda rahatsız edici bir temsil alanı ve etik bir sorgulama zemini olabileceğini de tekrar hatırlatıyor.




















